Aşık olmak ya da olmamak

Aşk ya da aşık olma, her zaman daha sakin ve insanı olarak daha dengeli bir yaşantı olan sevmeden farklıdır.

Çizer James Thurber’in bir karikatürü, gerçekleri görme aşamasını özetler.
Orta yaşlı bir koca ile eşi şu sözlerle birbirlerine sorarlar: “İyi de kim aldı bu ilişkinin büyüsünü?”

Doğrudur, aşk yansıtması sona erdiğinde gerçekliğin öteki yanı-ve insan iletişiminde son derece karanlık olasılıklar-galebe çalar. Bunu anlatabilirsek, insan sevgisine ulaşırız: Bu, tanrısal sevgiden daha az heyecan verici ama daha istikrarlıdır.


PEKİ AŞK NEDİR NASIL GELİŞİR

Bir insanın başka bir insana obsesyonu, ona takılması, ona ilgi duyması, onu düşünmesi, esnasına AŞK denilebilir..

Genel olarak; Bir insanın tekil olarak yaşaması korkutucu bir şey, sürü olarak yaşamak hem güvenli hemde birbirimize bakım verdiğimiz için hayatımızı kolaylaştırıcı. Bir de işin içinde üreme duygusu var. O libidinal enerji üreme duygusuyla beraber yaşamı birleştirdiğinizde bir sürü seçim yapacağınıza...Düşünsenize  bir çok seçim yapma şansınız olsa kafanız karışabilir.

İnsanoğlunun çocukluğu uzun, gebeliğide uzun. Dokuz ay bir gebelik var; bir yatırım yapıyorsunuz bir çocuk doğuyor ona bakılması gerekiyor. Onun için iki insan birbirine karar veriyor ve birbirine “obsesyon” dediğimiz obsesif olarak bağlanıyor. Bu hem bir yatırımın hem bir çocuğun doğmasına sebep oluyor, hem de o çocuğun bakımına.

Aşk, iki insanın birbirine obsesyonu, Türkçe anlamıyla takıntısı, daha Türkçesi vesvese...

PEKİ O ESNADA BEYNİMİZ

Aşkta bir çok hormon var ve beyindeki  “nörotransimitter” dediğimiz yapılar var. Şöyle söyleyebiliriz, esasında anlık duygularımız daha çok nörotransimitterlerle oluyor.

Nörotrasimitter Nedir?

İki tane sinir hücresini birbirine bağlayan kimyasallardır. Bunların adları; dopamin, serotonin, glutamat ve asetil kolin gibidir. Anlık duygular böyle olur. Bir işi sürekli yaparsanız, sürekli gülmekle uğraşırsanız beyniniz gülme devrelerini daha da ön plana çıkartır. Protein devrelerini daha da ön plana çıkartır. Protein sentezi başlar. Aşk da böyledir. İlk fazları daha çok böyle nörotransimitter kimyasal bazda aşkın tanımı bir heyecan bir mutluluk deniliyor buna.

Yaratıcılığın artması kendini iyi hissetme..ama bir süre sonra da bu obsesyona dönüşen devreler oluşuyor.

Peki Bu Nasıl Oluşuyor?


Biz karşı cins olarak birbirimizi gördüğümüzde korkuyoruz. Korku hayatta kalmamızın temel sebebidir. İnsanlar ilk tanışma esnasında herkes birbirine bir gard alır  “bu kim?” birbirimize  “merhaba” dendiği zaman bu gardı alıyoruz. Bunu yapan amigdaladır. Amigdala beyindeki korku merkezidir ve hatta amigdalayı çıkartırsanız korku fonksiyonu kalmaz. Yıllar önce Klüver Bucy (kluver buse) amigdalayı maymunlardan çıkartmıştır. Korkunun kalmadığı görülmüştür yapılan çalışmasında.

Korku yalnız şunu indüklüyor, korku tanışmayı cezbeden bir şey. Korkmak bir stres, cansıkıcı bir şeydir. Limbik sistem yani o ilkel sistem stresi hiç sevmiyor. O hep böyle güzel şeyleri, rahatlığı, huzuru sever. Onun için stres olduğunuzda şunu yapıyoruz;  “tanış ve bu stresi bitir” onun için tanıştığımız anda hemen şu oluyor. Amigdala dediğimiz o korku merkezi baskılanıyor. Eğer karşıdan bir tehdit görmediysek.

Peki Tehdit Görmemizin Unsurları Neler?

Karşıdaki bizi güldürüyorsa, sıcak bir insansa, bizimle tokalaşmışsa, kibarsa hemen şu yargıya varıyoruz:  “bu zararlı değil”. O zaman biz bu stresi azaltalım diyoruz ve elimizi sıktığımız anda hemen oksitosin ile serotonin devreye giriyor ve amigdala dediğimiz korku merkezi hemen görevini azaltıyor biz tanışmış oluyoruz.

Esasında bir tanışma ve aşk korkuyla başlıyor. Aşk uzun dönemde de devam ettiği zaman korku devam ediyor.

Yapılan çalışmalarda şu görülmüş: korku devam ederse aşk devam ediyor hatta beyinde korku hormonları vardır. Norgrod faktörü ...kortizoller  gibi onlar bitince aşk da bitiyor. Aşk da şöyle birşey var. Elimden giderse yani o zevk elimden giderse ...Bir yandan güvenme , bağlanma duygusu var. Bir yandan ya giderse kaybetme buna “yinyang “yani bir yandan oksitosinin verdiği güven ve bağlanma hissi..bir yandan  ya giderse...hatta aşklara baktığımız zaman çok uzun dönem güvensizliğin aşkı  bitirdiği gibi çok güven de aşkı bitiriyor.

AŞKI NE BİTİRİYOR?

İlk tanışıldığında aşk korkuyla başlıyor ancak ilk izlenim iki insan arasında nötr ise tekrar tekrar görüşmek, tekrar tekrar maruz kalmak nötrü pozitefe çeviriyor. İlk izlenim olumsuz ise nefrete doğru gidiyor.
Şimdi karşı cinsle ilişkilerde özellikle aşk olayında gerçekten bir ihtiras varsa, ihtirasın mekanizması olacak. Zaman içinde bu ihtiras ya da şehvet duygusu pozitif duyguyla diğer hormonal merkezleri aktive ediyor. Zaman içerisinde bunun bitip bitmemesi evrilmesine bağlı.

Biz Buna Psikolojide Şöyle Diyoruz...

İlk başta tamamen ihtiras temelli ya da şehvet temelli aşk, daha sonra yakınlık, dostluk, karşılıklı bağlanma temeline evrilirse bitmiyor. Aslında biraz biçim değiştiriyor.
Romantik aşk bir süre sonra arkadaşça aşka, arkadaşlığa dönüşüyor. Hani o çalkantılı dönem bitiyor biraz daha nörotransimitterlerin o kimyasalların o çılgın denizi bitiyor daha durağanlaşıyor.

Yüzünüzden Gülücük, Kalbinizden Sevgi Eksik Olmasın.
Sevgiyle Kalın

Kürşat Şahin YILDIRIMER
Uzman Sosyolog Terapist
+905326033006

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilinç Öncesi ve Bilinç Dışı Nedir

Davranış Kalıpları

Evlilikte cinsel yaşantımızı gölgeleyen sorunlar