Ana/babaların hatalarının bütün bedelini her zaman çocuklar öder.

Güçlü duyguların yaşanması bizi pek çok şeyden azat eder. 

Çocukluktan beri gergin olan bedenimizin “deşarj” imkânı bularak rahatlamasının yanı sıra gözlerimizi gerçeklere açtığımız, yanılsamalardan vazgeçtiğimiz, bilinç dışına ittiğimiz anılarımıza yeniden kavuştuğumuz ve bize büyük rahatsızlıklar verebilen semptomlardan kurtulduğumuz için de serbestlik kazanırız.

Dolayısıyla bu yaşantılar bizi güçlendirici ve gelişmemizi destekleyici niteliktedir...

Öfke sonunda yaşandıktan ve haklı bir nedene dayandığı anlaşıldıktan sonra yatışır... Ancak eğer öfkemizi gerektiren yeni bir durumla karşılaşırsak yine öfkeleniriz...

Oysa haksız olan, suçsuz insanlara kaydırılan öfke sonsuzdur; hiçbir zaman dinmez. Gerçekleri örterek onları algılamamızı engellediği için, aklımızı karıştırır. Bilinç dışına itilmiş ve acımasızlığı tüm kapsamı ile bedenin belleğinde saklanmış olan bir öykünün yıkıcılığından kaynaklandığı İçi̇n yıkar geçer.

Ruhu zehirler, akla hizmet eden belleği yıpratır ve sadece insanlara iç görü ve empatiyle yaklaşma yeteneğimizi yok etmekle kalmayıp düşünme yeteneğimizi de öldürür...

Kendini aldatmalar üzerine kurulan bir bina er geç yerle bir olarak insan yaşamlarını da yıkar: Binayı kuranın yaşamı bundan doğrudan etkilenmese de, çocuklarının yaşamı etkilenecektir. Bu çocuklar ana/babanın yalanlarını sezmişler, fakat bunları bilinçli olarak kavrama fırsatı bulamamışlar ve bundan dolayı da kaçınılmaz olan kötü sona sürüklenmişlerdir. 

Ana/babaların hatalarının bütün bedelini her zaman çocuklar öder.

Duyguları ile dürüstçe, kendini aldatmadan başa çıkabilen bir insan, onları ideolojik bir çerçeveye oturtmak ihtiyacında olmaz ve bu yönüyle kimse için bir tehlike değildir.

Kürşat Şahin YILDIRIMER 
Uzman Sosyolog Terapist 
0532 603 30 06



Kaynakça: MILLER 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilinç Öncesi ve Bilinç Dışı Nedir

Davranış Kalıpları

Evlilikte cinsel yaşantımızı gölgeleyen sorunlar