Depresyon
YARATICI DEPRESYON
Bill joel’in, yalnız içmektense yalnızlık adı verdikleri içkiyi paylaşan bir grup erkeği anlattığı ‘’Piono Man’’ adlı şarkısında melankoli, melodinin canlanmasıyla bir parça dağılır.
Bill joel’in bir diğer kederli şarkısı ‘’Tomorrow is Today’’in sözlerinin intihar notu olarak kaleme alındığını çok az kişi bilir. Yaşama isteğinin tamamen yitirilmesi, çoğumuz açısından anlaşılmaz bir şeydir ancak giderek çok daha fazla insan, klinik depresyonla sonuçlanan derin ve güçten düşürücü bir kederin pençesine düşmektedir.
Peki, ne olmaktadır ve genlerimizin bu işle ilgisi nedir?
Ne kadar da çok yaratıcı sanatçının keder iblisleriyle savaştığını ya da savaşmakta olduğu görmek insanı şaşırtır.
Saturday Night Live oyuncularından Chris Farley intihar ettiğinde Amerikan halkı büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. Oysa Farley, canına kıymaya en azından teşebbüs etmiş yarım düzine tanınmış komedyenden sadece biridir.
Günümüz komedyenlerinden Drew Carey ve Jim Carrey bulaşıcı espri anlayışlarını farklı biçimlerde ortaya koymaktadır fakat her ikisinin de kamuoyu önündeki karakterleri özel hayatlarındaki karanlık yanları maskelemektedir.
Kurt Cobain’in şakağındaki kurşun, şahsi Nirvanasını yeryüzünde bulamadığını şüpheye yer bırakmaksızın göstermektedir. Hatta bir kuşağın tamamının adı hüzünle anılmaktadır.
Macera ve heyecan kahramanları Han Solo ve Indiana Jones karakterlerinin ardındaki aktör Harrison Ford’un, depresyon kaynaklı uykusuzluğunu yenememesi nedeniyle liseden ayrılmak zorunda kalmasının oyunculuk kariyerini kısmen de olsa başlattığı gerçekten doğrumudur?
Kederin güçten düşüren gölgesi öncüsü entelektüeller ve dünya liderlerini de pençesine almaktadır. 19. ve 20. yüzyılların devasa şahsiyetleri Abraham Lincoln ve Winston Churchill, her ikisi de melankoli ve depresyondan mustariptiler.
Kimilerine göre Churchill, sıkıntılar ve şeytani güçlerle baş etmek için ‘’kara köpek’’ dediği şeyle kavgaya tutuşmaktan ilham alıyordu. Hastalığın büyük bir yaratıcılığın önünü açtığını da dile getirenler vardır.
Tolstoy, Goethe ve Kafka gibi muazzam yazarların yeteneklerini düşünün; Tennessee Williams ve Ernest Hemingway’in hayatlarını gözünüzün önüne getirin.
Bu erkek-taraflı seyirliğin gözden kaçırdığı can alıcı bir nokta var ki o da gerçekte kadınların ruh hali rahatsızlıklarına erkeklerden daha yatkın olmasıdır.
İnternetteki açıklamaları okuduğunuzda, kadındaki depresyonun genellikle duruma bağlı belirtilerle ilişkilendirildiğini görürsünüz.
Galler Prensesi Lady Diana, popülerliğin getirdiği devasa baskının yanı sıra sevgisiz bir evliliğe sıkışmış bir halde, ‘’BULİMİYA SENDROMUYLA’’ savaşmaktaydı.
Brooke Shields ve Marie Osmond doğum sonrası depresyonu yaşayan kadınların tipik örnekleridir. Amy Tan ve Anne Rice’ın trajediyi bire bir hayatlarında yaşadıkları söylenir.
Bununla birlikte bu yetersizliğin kökleri organiktir ve çoğunluğu kadın on milyonlarca erişkinin hayatı boyunca üstesinden gelmek ve karşı koymak zorunda olduğu bir sorunun müsebbibidir.
SheryI Crow ‘’Soak Up the Sun’’ şarkısında durumu şöyle ifade ediyor: ‘’Rahatlayabilmek için herkese anlatacağım (çünkü) kendimi güçsüz hissettiğimde etrafta suçlayacak kimsem yok.’’
Genleri suçlamanın da bir manası yoktur ancak göreceğimiz gibi, evrimleşen bir tür olarak hala yolumuzu bulmaya çalıştığımız için genler bir kez daha denklemin parçasıdır.
Modern yaşamın yarattığı stres, genlerin tamamen normal işlev gören varyantlarını bozulmanın eşiğine getiren ufak, fazladan karışıklıklar meydana getirmektedir.
Tıpkı kötü yapılmış bir güveçteki gibi, bazı tatların bir araya gelmesi lezzet vermeyecektir. Primat tarihi boyunca tamamen zararsız ola gelmiş tatlar artık şimdinin kötü adamları, dikkatsiz yaşayan çocuklardaki obezliğe ve iltihaplı bağırsak oluşumuna ve buna benzer katkıda bulunan risk faktörleri olarak karşımızda durmaktadır.
Aslında bu konu o kadar uzun ki sayfalar yetmez... DEPRESYON,PARKİNSON, ALZHEMEİR olmamak için benim sizlere önerim, siz siz olun, mevsimine göre düzenli beslenip hayatınızdan egzersizi günde 2,5 Litre su ve 10 bin adım yürüyüşü, eksik etmeyip hep yeni şeyler öğrenin, gereksiz konulara fazla kafa yormayın.
15 günde bir olsa terapi alın masaj,refleksoloji, yoga, vb..
Beyin de akson ve sinapslardan oluşmuş bir ağdır ve düşünce okyanusuna atıldıkça ne yazık ki hasar ve aşınmaya maruz kalır.
Sevgiyle Kalın.
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Uzman Sosyolog Terapist
0532 603 30 06
Kullanılan Kaynakçalar:
1:Prof.Dr.Greg GİBSON
2:Wikipedia
Yorumlar
Yorum Gönder