Çocuklarda Şiddet Eğiliminin Nedenleri
Anne-babalar, saldırgan davranışların sonuçlarını, çocukların anlayabileceği bir dille anlatmalı ve çocuğa kendini koruması ve haklarını savunması öğretilirken, başkalarına da zarar vermemesi gerektiği hatırlatılmalıdır.
Yıllardır yapılan araştırmalar, saldırgan örnekleri gören insanların saldırganlık davranışını taklit ettiğini göstermekte.
Bu araştırmalara göz atmadan önce herkes (yani neredeyse bütün insanlar), cinayet, kavga ve ateş etme görüntüleri izler. Ancak yine de TV’den uzaklaşma ya da sinema salonunu terk etme gibi davranışlarda bulunmayız.
Saldırgan örnekleri kısa bir süre gözlemleyerek hemen şiddeti seven insanlara dönüşmeyiz. O zaman insanlar neden bazı durumlarda saldırganlığı taklit ederken bazı durumlarda böyle bir şey yapmaz?
Bandura’nın (1973,1986) bu soruya cevabı vardır. Gözlemleyerek öğrenmenin ve bunu gerçekleştirmenin birbiriyle ilişkili dört aşaması vardır. Gözlemlenen saldırganlığın insanları saldırgan bir şekilde davranmaya itmesi için insanların bu aşamaların hepsinden geçmesi gerekir.
Önce saldırgan davranışa dikkat etmeli, bilgiyi hatırlamalı, gördüğü şeyi gerçekleştirmeli ve bundan dolayı ödüllendirileceğini düşünmelidir. Neyse ki çoğu zaman koşullar insanların bu süreci baştan sona yaşamalarını engeller. Ancak, bazen engelleyemediği de olur.
Şimdi bu süreçteki dört aşamaya daha yakın bakalım.
Gözlemsel öğrenmenin gerçekleşmesi için, insanlar önce örnek aldıkları kişinin davranışının önemli özelliklerine dikkat etmelidir. Bütün bir gün TV’nin karşısında oturup şiddet içerikli programlar izleyebiliriz. Ancak, bunlara ilgi göstermezsek bu saldırgan örnekler bizi etkilemez.
Çok televizyon izleyen çocuklar suratlarına yumruk yiyen o kadar çok TV kahramanı görmüştür ki sadece en canlı ve ilginç sahneler dikkatlerini çeker. Bir araştırmada çocukların sadece çok sert bir şekilde yapılan saldırganlık eylemlerini taklit ettikleri gözlenmiştir. (Patron&Rogers, 1971 ).
Az yoğunluklu eylemler çocukların dikkatini çekememiştir. İzleyicinin zihinsel durumu da onu saldırgan davranışa daha eğilimli hale getirebilmektedir. Bir araştırmada engellenmiş çocukların saldırgan örneğe daha fazla dikkat ettikleri görülmüştür (Parker &Rogers, 1971 ). Bu engellenme onları, önüne çıkan kişiye saldırma imgesine karşı daha duyarlı kılar.
Saldırgan davranışa dikkat etmek gözlemleyerek öğrenme sürecindeki ilk adımdır. İnsanların örneğin davranışıyla ilgili bilgiyi hatırlamaları gerekir. Eğer davranış çok dikkat çekici değilse televizyonda birkaç hafta önce gördüğünüz saldırgan bir davranışı hatırlamazsınız. Eğer eylemi hatırlamazsanız, bu örneği taklit edemezsiniz. Ancak, karşılaştığımız saldırgan davranışların çoğu kısa süre sonra belleğimizden silinse de bu hepsi için geçerli değildir.
Uygulama ve aklında canlandırma, bu eylemin belleğimizde kalmasını sağlayabilir. Örneğin, oyuncak silahla ve plastik savaş aletleriyle oynayan çocuklar, saldırgan kahramanların eylemlerini kalıcı bir şekilde belleklerine kazıyabilirler.
Seçici hatırlamanın önemi birinci ve ikinci sınıf öğrencileriyle yapılan bir çalışmada gösterilmiştir.(Slife&Rychlak,1982 ).
Araştırmacılar çocuklara videoda izledikleri saldırgan eylemleri ne kadar beğendiklerini sormuştur. Ayrıca çocukların sevdiği oyuncaklardan hangilerinin saldırgan kişi tarafından da kullanıldığını belirlemişlerdir. Bandura’nın klasik araştırması gibi, çocuklar gördükleri saldırgan davranışı taklit etmelerini sağlayacak malzemelerle dolu bir odada oyun oynarken beş dakika boyunca gözetlenmişlerdir.
Hoşlandıkları eylemi gördüklerinde ve eylem sevdikleri bir oyuncakla gerçekleştirildiğinde, çocukların saldırganlığı taklit etme olasılığı yükselmiştir. Araştırmacılar bunların aynı zamanda çocukların hatırladıkları eylemler olduğunu öne sürer.
Bu yorumlama, araştırmadaki erkek çocuklarının kız çocuklarına göre neden daha saldırgan olduğunu açıklar: Saldırgan davranışı daha çok sever ve hatırlarlar.
Gözlemsel öğrenme sürecindeki üçüncü aşama insanların gördüklerini gerçekleştirmesidir. Bandura’nın öğrenmek ve yerine getirmek arasında yaptığı ayrımı hatırlayalım. Gördüğümüz ve hatırladığımız her saldırgan davranışı yerine getirmememizin nedeni, bunu yapacak becerimizin olmaması olabilir.
Sürekli Jackie Chan filmi izlesek bile, pek azımız bir dövüş sanatı şampiyonunun davranışını taklit etmeye kalkışır. Ayrıca, eylemi gerçekleştirecek olanaklarımızın da bulunması gerekir. Filmlerde sürekli izlediğim için tabancanın nasıl tutulacağını ve ateş edileceğini hatırlayabilirim. Fakat bir tabancam olmadığı için ve tabancanın bana yarar sağlayacağı bir durumda hiç bulunmadığım için birisine tabancayla ateş etmek, öğrendiğim ama büyük olasılıkla asla gerçekleştiremeyeceğim bir davranıştır.
Bu süreçteki son aşama, bireylerin saldırgan eylemin cezaya değil ödüle yol açacağını beklemesidir. İlkokul çocukları üzerinde yapılan bir araştırma, saldırgan çocukların saldırganlığın olumlu sonuçlarından dolayı böyle davranmayı daha çekici bulduklarını ortaya koymuştur.
Olumlu sonuçlardan biri de başka çocukları kontrol edebilmektir (Boldizar,Perry, &Berry,1989). Bu çocuklar sınıf arkadaşlarının canını yakmak ya da onlar tarafından dışlanmak gibi olumsuz sonuçları pek önemsemezler.
Saldırgan çocuklar bu beklentileri nereden geliştirir? Saldırgan örneklerden hem ne yapacağımızı hem de saldırgan davranmanın sonucunda başımıza ne geleceğini öğreniriz.
Eğer örnek aldığımız kişi kahraman olarak görülür ve övülürse biz de ödüllendirileceğimizi düşünürüz.
Eğer örneğimiz tutuklanır ya da daha saldırgan birisi tarafından cezalandırılırsa biz de cezalandırılacağımızı düşünürüz. Araştırmacılar, saldırgan çocukların sonuç beklentilerinin kendi yaşıtlarından ya da biraz daha büyük çocuklardan kaynaklandığını bulgulamıştır (Huesman,1988); Huesman&Guerra, 1977).
Eğer yaşça büyük çocuk iterek ve yumruk atarak istediği oyuncağı elde edebiliyorsa, bu davranışın taklit edilme olasılığı yüksektir. Ödüller ve cezalarla ilişkili bilgiler, başka yollardan da aktarılır. Kavga ettiği için çocuğunu fiziksel olarak cezalandıran anne babalar aslında, büyük ve güçlü olanın istediğini yapabileceğini göstermiş olabilir; bu nedenle bedensel cezalandırmanın çocuklarda daha çok saldırganlığa neden olduğu düşünülür (Gershoff,2002).
İnsanlar haklı olarak gösterilen saldırgan davranışı taklit etmeye daha yatkındır (Paik & Comstock, 1944). Çocuklar, sadece kendi çıkarları için şiddete başvuran kötü adamdansa, toplumun iyiliği için kötü adamı döven bir süper kahramanı taklit etmeye eğilimlidir.
Çocuklar kötü adamın cezalandırıldığını görmekte; ancak aynı zamanda kahramanın saldırgan davranışının ödüllendirildiğini de izlemektedir.
Ne yazık ki insanların çoğu bir çatışmada kendi taraflarının iyi ve doğru olan taraf olduğunu düşünür. Bu nedenle, izledikleri iyi adam gibi saldırganlığın sorunu çözmenin en uygun yolu olduğunu düşünürler ( Smith&Donnerstein,1998 ).
Araştırmacılar saldırganlığı izlemenin, saldırganlığı gerçekleştirmeyi etkilediğine dönük bol miktarda bilimsel veri elde etmiştir. Araştırmaların büyük çoğunluğu neden-sonuç ilişkisinin göz ardı edilemez olduğunu söyler. Saldırganlığı izlemek, özellikle kısa vadede saldırganca davranma olasılığını artırır
(Anderson&Bushman, 2002; Bushman&Huesmann,2001; Friedrich-Cofer&Huston, 1986; Geen, 1998; Paik&Comstock,1994; Smith&Donnerstein, 1998; Wood, Wong,&Chachere, 1991).
Günümüzde araştırmacılar, bu ilişkinin kuramsal nedenlerini anlamaya ve bu sonucu azaltan ya da arttıran değişkenleri belirlemeye çalışmaktadır.
SONUÇ OLARAK;
Saldırgan davranışlar sosyalleşme sürecini olumsuz etkileyen davranışlardır. Saldırgan davranışların pekişmesi ve devamlı kullanılması sonucu bir karakter özelliği niteliğini kazanabilir. Ciddi uyum ve davranış bozukluklarında görülen saldırganlık sıklıkla, psikolojik bir reaksiyonun bir semptomu olabilir. Bu konuda uzman yardımı almak en doğru karardır. Saldırganlığın tedavisinde esas amaç, çocuğun büyümesi ve gelişmesiyle birlikte saldırganlığını, toplumsallaşmanın kurallarıyla bağdaşır şekilde yararlı uğraş alanlarına dönüştürmek ve çocuğun uyumlu davranışlara yönelmesini sağlamaktır.
Anne-babalar, saldırgan davranışların sonuçlarını, çocukların anlayabileceği bir dille anlatmalı ve çocuğa kendini koruması ve haklarını savunması öğretilirken, başkalarına da zarar vermemesi gerektiği hatırlatılmalıdır.
Sevgiyle Kalın
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Uzman Sosyolog Terapist
+905326033006
Yıllardır yapılan araştırmalar, saldırgan örnekleri gören insanların saldırganlık davranışını taklit ettiğini göstermekte.
Bu araştırmalara göz atmadan önce herkes (yani neredeyse bütün insanlar), cinayet, kavga ve ateş etme görüntüleri izler. Ancak yine de TV’den uzaklaşma ya da sinema salonunu terk etme gibi davranışlarda bulunmayız.
Saldırgan örnekleri kısa bir süre gözlemleyerek hemen şiddeti seven insanlara dönüşmeyiz. O zaman insanlar neden bazı durumlarda saldırganlığı taklit ederken bazı durumlarda böyle bir şey yapmaz?
Bandura’nın (1973,1986) bu soruya cevabı vardır. Gözlemleyerek öğrenmenin ve bunu gerçekleştirmenin birbiriyle ilişkili dört aşaması vardır. Gözlemlenen saldırganlığın insanları saldırgan bir şekilde davranmaya itmesi için insanların bu aşamaların hepsinden geçmesi gerekir.
Önce saldırgan davranışa dikkat etmeli, bilgiyi hatırlamalı, gördüğü şeyi gerçekleştirmeli ve bundan dolayı ödüllendirileceğini düşünmelidir. Neyse ki çoğu zaman koşullar insanların bu süreci baştan sona yaşamalarını engeller. Ancak, bazen engelleyemediği de olur.
Şimdi bu süreçteki dört aşamaya daha yakın bakalım.
Gözlemsel öğrenmenin gerçekleşmesi için, insanlar önce örnek aldıkları kişinin davranışının önemli özelliklerine dikkat etmelidir. Bütün bir gün TV’nin karşısında oturup şiddet içerikli programlar izleyebiliriz. Ancak, bunlara ilgi göstermezsek bu saldırgan örnekler bizi etkilemez.
Çok televizyon izleyen çocuklar suratlarına yumruk yiyen o kadar çok TV kahramanı görmüştür ki sadece en canlı ve ilginç sahneler dikkatlerini çeker. Bir araştırmada çocukların sadece çok sert bir şekilde yapılan saldırganlık eylemlerini taklit ettikleri gözlenmiştir. (Patron&Rogers, 1971 ).
Az yoğunluklu eylemler çocukların dikkatini çekememiştir. İzleyicinin zihinsel durumu da onu saldırgan davranışa daha eğilimli hale getirebilmektedir. Bir araştırmada engellenmiş çocukların saldırgan örneğe daha fazla dikkat ettikleri görülmüştür (Parker &Rogers, 1971 ). Bu engellenme onları, önüne çıkan kişiye saldırma imgesine karşı daha duyarlı kılar.
Saldırgan davranışa dikkat etmek gözlemleyerek öğrenme sürecindeki ilk adımdır. İnsanların örneğin davranışıyla ilgili bilgiyi hatırlamaları gerekir. Eğer davranış çok dikkat çekici değilse televizyonda birkaç hafta önce gördüğünüz saldırgan bir davranışı hatırlamazsınız. Eğer eylemi hatırlamazsanız, bu örneği taklit edemezsiniz. Ancak, karşılaştığımız saldırgan davranışların çoğu kısa süre sonra belleğimizden silinse de bu hepsi için geçerli değildir.
Uygulama ve aklında canlandırma, bu eylemin belleğimizde kalmasını sağlayabilir. Örneğin, oyuncak silahla ve plastik savaş aletleriyle oynayan çocuklar, saldırgan kahramanların eylemlerini kalıcı bir şekilde belleklerine kazıyabilirler.
Seçici hatırlamanın önemi birinci ve ikinci sınıf öğrencileriyle yapılan bir çalışmada gösterilmiştir.(Slife&Rychlak,1982 ).
Araştırmacılar çocuklara videoda izledikleri saldırgan eylemleri ne kadar beğendiklerini sormuştur. Ayrıca çocukların sevdiği oyuncaklardan hangilerinin saldırgan kişi tarafından da kullanıldığını belirlemişlerdir. Bandura’nın klasik araştırması gibi, çocuklar gördükleri saldırgan davranışı taklit etmelerini sağlayacak malzemelerle dolu bir odada oyun oynarken beş dakika boyunca gözetlenmişlerdir.
Hoşlandıkları eylemi gördüklerinde ve eylem sevdikleri bir oyuncakla gerçekleştirildiğinde, çocukların saldırganlığı taklit etme olasılığı yükselmiştir. Araştırmacılar bunların aynı zamanda çocukların hatırladıkları eylemler olduğunu öne sürer.
Bu yorumlama, araştırmadaki erkek çocuklarının kız çocuklarına göre neden daha saldırgan olduğunu açıklar: Saldırgan davranışı daha çok sever ve hatırlarlar.
Gözlemsel öğrenme sürecindeki üçüncü aşama insanların gördüklerini gerçekleştirmesidir. Bandura’nın öğrenmek ve yerine getirmek arasında yaptığı ayrımı hatırlayalım. Gördüğümüz ve hatırladığımız her saldırgan davranışı yerine getirmememizin nedeni, bunu yapacak becerimizin olmaması olabilir.
Sürekli Jackie Chan filmi izlesek bile, pek azımız bir dövüş sanatı şampiyonunun davranışını taklit etmeye kalkışır. Ayrıca, eylemi gerçekleştirecek olanaklarımızın da bulunması gerekir. Filmlerde sürekli izlediğim için tabancanın nasıl tutulacağını ve ateş edileceğini hatırlayabilirim. Fakat bir tabancam olmadığı için ve tabancanın bana yarar sağlayacağı bir durumda hiç bulunmadığım için birisine tabancayla ateş etmek, öğrendiğim ama büyük olasılıkla asla gerçekleştiremeyeceğim bir davranıştır.
Bu süreçteki son aşama, bireylerin saldırgan eylemin cezaya değil ödüle yol açacağını beklemesidir. İlkokul çocukları üzerinde yapılan bir araştırma, saldırgan çocukların saldırganlığın olumlu sonuçlarından dolayı böyle davranmayı daha çekici bulduklarını ortaya koymuştur.
Olumlu sonuçlardan biri de başka çocukları kontrol edebilmektir (Boldizar,Perry, &Berry,1989). Bu çocuklar sınıf arkadaşlarının canını yakmak ya da onlar tarafından dışlanmak gibi olumsuz sonuçları pek önemsemezler.
Saldırgan çocuklar bu beklentileri nereden geliştirir? Saldırgan örneklerden hem ne yapacağımızı hem de saldırgan davranmanın sonucunda başımıza ne geleceğini öğreniriz.
Eğer örnek aldığımız kişi kahraman olarak görülür ve övülürse biz de ödüllendirileceğimizi düşünürüz.
Eğer örneğimiz tutuklanır ya da daha saldırgan birisi tarafından cezalandırılırsa biz de cezalandırılacağımızı düşünürüz. Araştırmacılar, saldırgan çocukların sonuç beklentilerinin kendi yaşıtlarından ya da biraz daha büyük çocuklardan kaynaklandığını bulgulamıştır (Huesman,1988); Huesman&Guerra, 1977).
Eğer yaşça büyük çocuk iterek ve yumruk atarak istediği oyuncağı elde edebiliyorsa, bu davranışın taklit edilme olasılığı yüksektir. Ödüller ve cezalarla ilişkili bilgiler, başka yollardan da aktarılır. Kavga ettiği için çocuğunu fiziksel olarak cezalandıran anne babalar aslında, büyük ve güçlü olanın istediğini yapabileceğini göstermiş olabilir; bu nedenle bedensel cezalandırmanın çocuklarda daha çok saldırganlığa neden olduğu düşünülür (Gershoff,2002).
İnsanlar haklı olarak gösterilen saldırgan davranışı taklit etmeye daha yatkındır (Paik & Comstock, 1944). Çocuklar, sadece kendi çıkarları için şiddete başvuran kötü adamdansa, toplumun iyiliği için kötü adamı döven bir süper kahramanı taklit etmeye eğilimlidir.
Çocuklar kötü adamın cezalandırıldığını görmekte; ancak aynı zamanda kahramanın saldırgan davranışının ödüllendirildiğini de izlemektedir.
Ne yazık ki insanların çoğu bir çatışmada kendi taraflarının iyi ve doğru olan taraf olduğunu düşünür. Bu nedenle, izledikleri iyi adam gibi saldırganlığın sorunu çözmenin en uygun yolu olduğunu düşünürler ( Smith&Donnerstein,1998 ).
Araştırmacılar saldırganlığı izlemenin, saldırganlığı gerçekleştirmeyi etkilediğine dönük bol miktarda bilimsel veri elde etmiştir. Araştırmaların büyük çoğunluğu neden-sonuç ilişkisinin göz ardı edilemez olduğunu söyler. Saldırganlığı izlemek, özellikle kısa vadede saldırganca davranma olasılığını artırır
(Anderson&Bushman, 2002; Bushman&Huesmann,2001; Friedrich-Cofer&Huston, 1986; Geen, 1998; Paik&Comstock,1994; Smith&Donnerstein, 1998; Wood, Wong,&Chachere, 1991).
Günümüzde araştırmacılar, bu ilişkinin kuramsal nedenlerini anlamaya ve bu sonucu azaltan ya da arttıran değişkenleri belirlemeye çalışmaktadır.
SONUÇ OLARAK;
Saldırgan davranışlar sosyalleşme sürecini olumsuz etkileyen davranışlardır. Saldırgan davranışların pekişmesi ve devamlı kullanılması sonucu bir karakter özelliği niteliğini kazanabilir. Ciddi uyum ve davranış bozukluklarında görülen saldırganlık sıklıkla, psikolojik bir reaksiyonun bir semptomu olabilir. Bu konuda uzman yardımı almak en doğru karardır. Saldırganlığın tedavisinde esas amaç, çocuğun büyümesi ve gelişmesiyle birlikte saldırganlığını, toplumsallaşmanın kurallarıyla bağdaşır şekilde yararlı uğraş alanlarına dönüştürmek ve çocuğun uyumlu davranışlara yönelmesini sağlamaktır.
Anne-babalar, saldırgan davranışların sonuçlarını, çocukların anlayabileceği bir dille anlatmalı ve çocuğa kendini koruması ve haklarını savunması öğretilirken, başkalarına da zarar vermemesi gerektiği hatırlatılmalıdır.
Sevgiyle Kalın
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Uzman Sosyolog Terapist
+905326033006
Yorumlar
Yorum Gönder