ÇOCUKLUK ACILARININ BİLİNÇTEN İTİLMESİ

Erken yaşlarda karşı karşıya kalınan acımasızlıkların bilinç dışına itilmesi bazı kimseleri 
-geçmişin acı gerçeğini kendilerinden gizlemek ve inciltilmiş çocuğun çaresizliğini hissetmemek için- 

Örneğin; başkalarının yaşamını ya da kendi yaşamlarını yıkmaya, yabancıların yaşadığı evleri ateşe vermeye, öç almaya ve bütün bunları “vatanseverlik” olarak savunmaya iter...

Bazen de insanları geçmişte kendilerine yapılan eziyetleri herhangi bir yoldan aktif olarak sürdürmeye yöneltir. Kırbaçlama âlemleri, çileci tarikatların tümü ve sadomazoşist ilişkiler bunun örnekleridir. Böyle insanlar kendilerine uyguladıkları eziyetleri “özgürlüğe kavuşma” olarak nitelerler.

Örneğin; kadınlarla karşılaşırız, göğüs uçlarını deldirip buralara halkalar taktırmışlardır; bu durumda gazetecilere poz vererek gururla canlarının hiç acımadığını, aksine bundan haz duyduklarını ilan ederler... Aslında söylediklerinde samimi olduklarından kuşku duyulmamalıdır, çünkü böyleleri daha erken yaşta acıyı hissetmemeyi öğrenmiştir.

Babasının yada abisinin cinsel tacizine uğrayan ve bunun “babasını abisini mutlu eden bir şey” olduğuna kendini inandıran küçük kızın acısını yetişkinlikte duymamak için nelere razı değillerdir ki?..

Çocukken cinsel yönden kötüye kullanılıp çocukluğun bu korkunç olayını inkâr ederek acıyı hissetmemeyi öğrenen bir kadın sürekli olarak geçmişinden kaçan bir kimsedir.

Yaşamına giren erkeklerden alkolün ve uyuşturucuların yardımıyla veya başarıya bel bağlayarak ve “en büyük” olmaya çabalayarak kaçmaya çalışır. Her an “kafayı bulmaya” veya “kafayı bir şeye takmaya” mecburdur. Çünkü kendini kaptıracağı bir şey bulamaz ve bir an boş kalıp kendini dinlemek riskine girerse, çocukluğunun gerçeği 
-içinde bulunduğu büyük yalnızlığında- ona egemen olur.

Çünkü gerçeğin egemen olmasından ölümden korktuğundan da fazla korkmaktadır. Eğerki çocukluk duygularının canlanıp bilince çıkmakla insanı öldürmediğini, aksine “gerçek özgürlüğe” kavuşturduğunu öğrenme şansına kavuşabilsin...

Gerçekler öldürmez. İnsanları genellikle öldüren, bilinçli olarak yaşanınca gerçeği ortaya çıkarabilen duyguların bilinçten itilmesi, yok sayılıp bastırılmasıdır. 

Çocukluk acılarının bilinçten itilmesi yalnızca bireysel yaşamları belirlemekle kalmaz; toplumun tabularını da belirler. 

Bütün çocuklukların travmatik yaşantıları daima karanlıkta kalır ve bu insanların daha sonraki yaşamının anlaşılmasını sağlayacak olan anahtarlar da bu karanlığın içine gömülüp gider.

Günümüzde koruyucu ruh sağlığı kavramı çok önem kazandı. Artık sorunlar ortaya çıkmadan ruh sağlığını koruma amaçlı  pekçok çalışma mevcut.
Ortaya çıkan sorunların da çözümü mümkün mutlaka. Bu sorunların çözümünde yararlanılan teknikler içinde EMDR yaklaşımı çok önemli bir yere sahip.

Rahatsızlık verici olaylar beyinde izole olmuş bir anı ağında depolanabilir. Bu durum kişinin psikolojik olarak sağlıklı olmasını engeller. Eski malzeme defalarca tetiklenir durur. Bu durumu çözmek için ihtiyacınız olan bilgi beynin başka bir yerinde, başka bir ağdır.

Balıkçıların hayatlarının yarısını karada geçirmesinin sebebi ağ temizlemesidir.
Nereye atılırsa atılsınlar, ağ gözlerini tıkayan her türlü atık, döküntü ve balçık toplanır ve deniz yosunları ağ iplerinin her yanına dolanır. Bunlar zamanla ağı aşındırarak delikler ve sızıntıya neden olan açıklıkları oluşturur. Müdahale edilmediği takdirde, çok geçmeden tüm ağ kullanılmaz hale gelir.

Beyin de akson ve sinapslardan oluşmuş bir ağdır ve düşünce okyanusuna atıldıkça ne yazık ki hasar ve aşınmaya maruz kalır. 

EMDR “Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işlenme”ye başlandığında  bu iki ağ birbirine bağlanıp, yeni bilgi zihne girip eski sorunlar çözülebilmektedir.

Sevgiyle Kalın 

Uzman Sosyolog Terapist
Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilinç Öncesi ve Bilinç Dışı Nedir

Davranış Kalıpları

Evlilikte cinsel yaşantımızı gölgeleyen sorunlar