KOMPLEKSLERİMİZ VE BİZ

Bilinçli aklımız şovu kendilerinin yürüttüğünü düşünse de aktivitenin çoğu bilinçdışının altında zaten oluşmuş olan kabul edici ve reddedici kararları kapsamaktadır. Psikolojik araştırma, kararların normalde bilinçli olmadan önce yarım saniye işleyen bilinçsizlikle yapıldığını söyler.

Jung bu görünmez iç süreçleri neredeyse yarım yüzyıl önce tanımlamıştır ve bunlara kompleksler demiştir. Daha sonra psikolog Jean Piaget bunu şemalar olarak adlandırmıştır. Nörobilimciler ise bu fenomeni nöronal ağlar olarak açıklamışlardır. 

Kullanılan metafor sürekli değişmektedir ama yeraltının arşetip gerçekliği aynı kalmaktadır. 

Kompleksler gerçekliğimizi  ifade eder, ruh halimizi etkiler ve bizi endişeli, pişman, keyifsiz ve hatta hasta yapar. Hepsinden de kötüsü, değişmeye verdiğimiz tepki ile doğal becerimizi çatıştırır. Bizi tepkinin tekrarlayan örnekleri ile tutar.

Jung bir kompleksi, güçlü duygularla demlenen hem olumlu hem de olumsuz bir grup psişik model olarak tanımlamıştır. 

Tekrar eden bu temel düşünce ve duygular nereden gelmektedirler? 

Geçmiş deneyimlere... Komplekslerimiz var çünkü bir tarihimiz var. Mevcut gerçekliği kurulu örnekler üzerinden yorumlamaya devam ederiz ve bunların bazıları uyumsuz ve idealin altındadır. Henüz yapılar içindedir ve birbirini etkileyerek dünyaya anlam katmanın yollarıdır. 

Sıkılmaya, kendimizi kandırmaya veya hayattaki seçimlerimizi sınırlamaya, kötü şans ve kadere küfretmeye devam ederiz. Ve tüm bunları yaparken eski bilinçdışı programlara hizmet ettiğimizin farkına varamayız. 

Komplekslerimizin olması patolojik değildir. Ancak tek taraflı kompleks, onarılması gereken bir şey olduğunda alet çantamızdan çıkardığımız bir çekiçtir. Ama belki de bir tornavida daha da işe yarayacaktır.

Rahatsızlık verici olaylar beyinde izole olmuş bir anı ağında depolanabilir. Bu durum kişinin psikolojik olarak sağlıklı olmasını engeller. Eski malzeme defalarca tetiklenir durur. Bu durumu çözmek için ihtiyacınız olan bilgi beynin başka bir yerinde, başka bir ağdır.

Balıkçıların hayatlarının yarısını karada geçirmesinin sebebi ağ temizlemesidir.
Nereye atılırsa atılsınlar, ağ gözlerini tıkayan her türlü atık, döküntü ve balçık toplanır ve deniz yosunları ağ iplerinin her yanına dolanır. Bunlar zamanla ağı aşındırarak delikler ve sızıntıya neden olan açıklıkları oluşturur. Müdahale edilmediği takdirde, çok geçmeden tüm ağ kullanılmaz hale gelir.

Beyin de akson ve sinapslardan oluşmuş bir ağdır ve düşünce okyanusuna atıldıkça ne yazık ki hasar ve aşınmaya maruz kalır. 

EMDR “Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işlenme”ye başlandığında  bu iki ağ birbirine bağlanıp, yeni bilgi zihne girip eski sorunlar çözülebilmektedir.

Uzman Sosyolog Terapist
Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilinç Öncesi ve Bilinç Dışı Nedir

Davranış Kalıpları

Evlilikte cinsel yaşantımızı gölgeleyen sorunlar