GERÇEK BENLİĞİN GİZLENMESİ
Hastanın duygularını yaşama yeteneğini kazanması uzun zaman önce bilinç dışına itilen eski ihtiyaçların ve isteklerin baskıdan kurtularak canlanmasına yol açmakla birlikte, hastanın bunları kendini kendini cezalandırmadıkça doyurmasına imkân yoktur.
Bazı istek ve ihtiyaçların da artık hiçbir şekilde doyurulması mümkün değildir, çünkü bunlar çok gerilerde kalan sitüasyonlarla ilintilidir (küçük çocuğun tümüyle ona yönelen verici anneye duyduğu anında doyum arayan şiddetli ihtiyacı buna örnek gösterebiliriz).
Fakat terapide hemen her zaman yüzeye çıkan başka şimdiki yaşamda doyurulabilen ve doyurulması gereken ihtiyaçlar da vardır...
Örneğin insanın daha doğum sonrasındaki ilk çığlığı ile baş gösteren, kendini özgürce ifade etmeye, kendini sözlerinde, jestlerinde, davranışlarında, sanatta ve her türlü ifade ortamında “ne ise o olarak ortaya koymaya” duyduğu temel ihtiyaç bunlardan biridir.
Çocukken gerçek benliğini başkalarından ve kendinden gizlemek zorunda kalan kişiler terapinin bir aşamasında içlerinde oluşan güçlü bir dürtü tarafından önceki engelleri yıkmaya zorlandıklarını hissederler; fakat bu ilk “kendini dışa vurma istekleri” başlarda daima büyük korkular eşliğinde ortaya çıkar.
Böyle ilk girişimler her zaman hastanın bağımsızlık kazanması ile sonuçlanmayarak çocukluk olguları ile ilintili korkuların yinelemesine, yani hastanın kendini “olduğu gibi ve korumasız” olarak göstermesi ile birlikte ortaya çıkan ezici “utanç ve çıplaklık” duygularına kapılmasına neden olabilir.
Kendini “ele vermiş” olmaktan doğan bu korkular çocukluktaki aynı türden korkuları eyleme çağırarak onların da güçlenmesine yol açar...
Sonuçta bütün bunlar hasta tarafından yaşandıktan ve duygularla çocukluk olguları arasındaki ilişkiler kavranıp sindirildikten sonra, bunların geçmişin koşullarında ne kadar anlamlı ve haklı olduğu anlaşılır ve süreç başarılı bir biçimde tamamlanmış olur...
Fakat bu çözüm işlemi eksik kalır ya da gerçekleşmezse, hasta aynen bir uyurgezer davranışı ile gidip “eliyle koymuşcasına” yeniden ana-babasına çok benzeyen, dolayısıyla onu (başka nedenlerle de olsa) anlama imkânından yoksun olan kişiler bularak, onlarla ilişki kurar.
Çocukluk ortamı böylece yeniden oluşturarak bu kişilerin kendisini anlamalarını sağlamak, bu koşullarda asla mümkün olmayanı oldurmak için çabalamaya başlar.
Günümüzde koruyucu ruh sağlığı kavramı çok önem kazandı. Artık sorunlar ortaya çıkmadan ruh sağlığını koruma amaçlı pekçok çalışma mevcut.
Ortaya çıkan sorunların da çözümü mümkün mutlaka. Bu sorunların çözümünde yararlanılan teknikler içinde EMDR yaklaşımı çok önemli bir yere sahip.
Rahatsızlık verici olaylar beyinde izole olmuş bir anı ağında depolanabilir. Bu durum kişinin psikolojik olarak sağlıklı olmasını engeller. Eski malzeme defalarca tetiklenir durur. Bu durumu çözmek için ihtiyacınız olan bilgi beynin başka bir yerinde, başka bir ağdır.
Balıkçıların hayatlarının yarısını karada geçirmesinin sebebi ağ temizlemesidir.
Nereye atılırsa atılsınlar, ağ gözlerini tıkayan her türlü atık, döküntü ve balçık toplanır ve deniz yosunları ağ iplerinin her yanına dolanır. Bunlar zamanla ağı aşındırarak delikler ve sızıntıya neden olan açıklıkları oluşturur. Müdahale edilmediği takdirde, çok geçmeden tüm ağ kullanılmaz hale gelir.
Beyin de akson ve sinapslardan oluşmuş bir ağdır ve düşünce okyanusuna atıldıkça ne yazık ki hasar ve aşınmaya maruz kalır.
EMDR “Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işlenme”ye başlandığında bu iki ağ birbirine bağlanıp, yeni bilgi zihne girip eski sorunlar çözülebilmektedir.
Sevgiyle Kalın
Uzman Sosyolog Terapist
Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06
Yorumlar
Yorum Gönder