Acının beraberinde getirdiği şartların bastırılması
Hastaya, hastalık belirtilerinin sebebine ulaşamasın diye, rahatlaması için, rahatlatıcı tabletler yazılmaktadır. Sağlık eğitimindeki sorunu bilhassa, çoğu iştirakçinin, kurumun ve uzmanların hiçbir şekilde insanların niçin hasta olduklarını bilmek istemedikleri gerçeğinde görüyorum.
Bu inat, sayısız kronik hasta insanın on yıllar boyunca kliniklerde veya cezaevlerinde yatmasına, bu sırrı saklamak için devlet tarafından milyarların harcanmasına yol açmaktadır. .(MILLER)
Hastalar, acılarını gerçekten dindirmek, hatta tamamen sona erdirmek için, kendi çocukluk dillerini anlamada, kendilerine yardım edilebileceğini hiçbir şekilde öğrenmemeliler.
Eğer insanlar, çocukluk istismarının ve bunun sonuçlarının gerçekleriyle yüzleşme cesaretine sahip olurlarsa, ancak o zaman bu mümkün olabilir.
Bu konuyla ilgili kaynaklardan tamamen yoksunuz. Buna karşın her yerde ve her zaman, iyi niyetli çağrılara; suya sabuna dokunmayan tavsiyelere ve çocuklukta yaşanan gaddarlıkların bağışlanması gerektiğine dair sorgulanmayan telkinlere rastlamaktayız.
Bütün bunlar işe yaramazsa, gerçeğin yardımıyla iyileşebilmek olan hasta ve sakatların bakım ve tedavi giderleri için devlet yaşam boyu ödeme yapar.
Bastırılma, çocuklar için çok gerekli olsa da, yetişkinlerin kaderi olmadığı çoktan kanıtlanmıştır.
Küçük çocuğun ailesine bağımlılığının, onlara güvenmenin, sevebilme ve sevilme özleminin sınırı yoktur. Bu bağımlılığı kötüye kullanmak, güveni istismar etmek, özlemi aldatmak ve şaşırtmak ve bütün bunların hepsini eğitim olarak satmak, tembellikten, cahillikten ve bunlardan vazgeçmemek için yapılan inattan ibaret olan, her gün ve her saat işlenen canice bir eylemdir.
Çoğu suçun bilinçsizce işlendiği gerçeği, maalesef vahim sonuçları hafifletmiyor: İstismara uğrayan çocuğun bedeni gerçeği kaydediyor, ama bilinci bundan haberdar olmamak için diretiyor.
Acının ve beraberinde getirdiği şartların bastırılmasıyla çocuk organizması, travmaların bilinçli bir şekilde yaşanmasıyla uğrayacağı ölümden kendini kurtarmaktadır.
Elde kalan, sadece kısır döngüdür. Bedende bastırılan gerçek hikâye, nihayet farkına varılması ve ciddiye alınması için, hastalık belirtileri üretmektedir.
Hâlbuki bilinç, gerçeği bilmenin sağlığa iyi geleceğini, bilmenin yetişkin insanı öldürmeyeceğini bugün kimse söylemediği için ve bastırılmanın orada hayat kurtarıcı işlevi olduğunu öğrendiği için, çocuklukta olduğu gibi, bu konuya girmemek için diretir.
Kara eğitiminin tehlikeli iletisi ‘’Sana yapılan kötülüğün farkına varmamalısın’’ ,doktorların, psikiyatrların ve tedavi uzmanlarının tedavilerinde tekrar ortaya çıkmaktadır.
Bunlar, hastanın hastalığının sebebini asla bilmemesi için, hastanın hafızasını ilaçlarla ve teorilerle mümkün olduğu kadar derinden etkileyerek, tedavilerinde neredeyse çocukluğundaki bakımsızları, zihinsel ve bedensel istismarları dışarıda tutmaktadırlar.
Bugün biz, Aids ve Kanser hastalıklarının bağışıklık direncinin düşmesiyle paralellik gösterdiğini ve hasta insanın ümidini kaybetmesinin bedensel teslimiyeti tetiklediğini biliyoruz.
Burada neredeyse hiç kimsenin bu keşiflerin önerdiği adımı atmaması şaşırtıcıdır.
Eğer insan bedeninin verdiği tehlike sinyallerine kulak verilmiş olsa, insan bu ümidi yeniden elde edebilir. Eğer onun bastırılmış, saklanmış hikâyesi nihayet bilinçli bir şekilde algılanırsa, onun bağışıklık sistemi de kendini yenileyebilir.
Eğer bütün yardımcılar kendi hikâyesinden korkarsa, o zaman bu hastaya içinde bulunduğu durumda kim yardım edebilir?
Şimdiye kadar çok az kişi, iyileşmenin olmazsa olmaz şartının gerçeğe duygusal olarak izin vermek olduğu deneyimini elde ettiği için, bu yüzden bizler; hastalar, doktorlar ve resmi makamlar, birbirimizle ‘’kör-inek-oyunu’’ oynuyoruz.
İnsan, sadece kendi gerçeğinin bilinci içinde, bedensel olarak da, ömür boyu işlev görebilir.
Geleneksel, yalana dayalı ahlak, dininin yıkıcı yorumları, eğitimdeki yanlış anlaşılmalar bu deneyimi elde etmeyi zorlaştırmakta ve buna cüret etmeyi de engellemektedir.
Buna ilaveten ilaç endüstrisi şüphesiz bizim ürkekliğimizden ve körlüğümüzden istifade etmektedir.
Ama bize yalnızca tek bir yaşam hakkı verilmiş ve aptal yerine konulmaması gereken, aldatılmamak için ısrar eden, yalnızca tek bir beden hediye edilmiştir.
Ortaya çıkan sorunların da çözümü mümkün mutlaka. Bu sorunların çözümünde yararlanılan teknikler içinde EMDR yaklaşımı çok önemli bir yere sahip.
Hangi sorunlar için etkili bir yöntemdir ?
EMDR, dünyada çok sayıda psikolojik sorunda uygulanmaktadır.
Panikatak, korkular, kaygılar ( sınav, sosyal kaygı, performans kaygısı ) , aile, eş ilişki problemleri, takıntılı davranış ya da düşünceler, uyku ve yemebozuklukları, depresyon, yas, travma sonrası stres problemleri, cinselsorunlar gibi problemler, EMDR’nin çalışma alanlarıdır.
Genellikle 2-3 seanstan sonra amaçlanan hedeflere ne kadar sürede ulaşılabileceği ile ilgili terapistin bir öngörüsü oluşabilir.
Bazen 5-10 seansta sorunlar çözülürken, kişilik bozukluğu gibi geniş çalışma yapılması gereken vakalarda bu çalışma uzayabilir.
Bu yöntem neden tercih edilmelidir?
Genelde travmatik bir şey olduğunda, bu, sinir sistemimde orijinal resim, sesler, düşünceler ve duygularla birlikte hapsolur. Deneyim orada kilitli olduğundan hatırlatıcı bir şey ortaya çıktığında yeniden tetiklenmeye devam eder.
Bu, kontrol edemiyor gibi göründüğümüz pek çok rahatsızlık, korku ve çaresizlik gibi olumsuz duyguların temelini oluşturuyor olabilir. Bunlar aslında geçmiş tecrübeyle bağlantılı duyguların tetiklenmesidir.
Rahatsızlık verici olaylar beyinde izole olmuş bir anı ağında depolanabilir. Bu durum kişinin psikolojik olarak sağlıklı olmasını engeller. Eski malzeme defalarca tetiklenir durur. Bu durumu çözmek için ihtiyacınız olan bilgi beynin başka bir yerinde, başka bir ağdır.
Balıkçıların hayatlarının yarısını karada geçirmesinin sebebi ağ temizlemesidir.
Nereye atılırsa atılsınlar, ağ gözlerini tıkayan her türlü atık, döküntü ve balçık toplanır ve deniz yosunları ağ iplerinin her yanına dolanır. Bunlar zamanla ağı aşındırarak delikler ve sızıntıya neden olan açıklıkları oluşturur. Müdahale edilmediği takdirde, çok geçmeden tüm ağ kullanılmaz hale gelir.
Beyin de akson ve sinapslardan oluşmuş bir ağdır ve düşünce okyanusuna atıldıkça ne yazık ki hasar ve aşınmaya maruz kalır.
EMDR “Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işlenme”ye başlandığında bu iki ağ birbirine bağlanıp, yeni bilgi zihne girip eski sorunlar çözülebilmektedir.
Uzman Sosyolog Terapist
Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06
Yorumlar
Yorum Gönder