Hücum Terapi


 Yaşamın anlamı her insanın en azından bir döneminde kendine sorduğu bir sorudur…

Bu sorunun cevabının çok farklı biçimlerde kişilere göre değişkenlik gösterdiğini farkediyoruz.


Kendi içimizdeki anlam arayışı yaşam boyu sürüp gidiyor.


Günümüzde koruyucu ruh sağlığı kavramı çok önem kazandı. Artık sorunlar ortaya çıkmadan ruh sağlığını koruma amaçlı  pekçok çalışma mevcut. Ortaya çıkan sorunların da çözümü mümkün mutlaka. Bu sebepten dolayı günümüze dek psikolojik sorunların çözümünde kabul gören onlarca farklı kuramsal bakış ve kullanılan yüzlerce psikoterapi tekniği geliştirilmiştir. Ancak bugün bile herkes tarafından tamamıyla kabul gören bir kuram ya da teknik yoktur denilebilir, zira her bir teknik ve kuram danışanlar üzerinde farklı etkiler yaratır. 


Birinden danışan çok fazla yararlandığı gibi bir başkasından fayda göremeyebilir, hatta bazı teknikler danışana fayda sağlaması yerine zarar verebilir. Kimi zamanda, kabul edilen kurumsal bakış ya da kullanılan teknik bir danışanda son derece etkili sonuçlar doğurabildiği gibi bir başka danışanın hiçbir gelişim göstermemesine neden olabilir. 


Eğer terapistin elindeki tek alet bir çekiç ise her şeyi çivi zannedebilir. Diğer bir deyişle terapistin bildiği kuram ve teknik sınırlı ise olaylara bakış açısı da o derecede sığ olacak ve çoğu zaman danışan için zorlama bir psikoterapi süreci uygulayacaktır. Bu bilgiler ışığında denilebilir ki, psikoterapi kesinlikle uygulaması kolay bir iş değildir. Zengin bir bilgi birikimi, farklı kuram ve tekniklere hakimiyet, üstün bir zeka ve empati becerisi gerektirir. 


Psikoloji camiasında son yıllarda kabul gören genel görüş şudur; danışanın sorunlarının çözümünde tek bir kuramda ya da sınırlı tekniklerde ısrar etmektense, danışana en fayda sağlayacak kuram ve teknikleri belirleyip ona göre bir psikoterapi süreci başlatmak en uygun müdahaledir. Bu anlayışın diğer adı bütüncül bir bakış açısı ile süreci ele almaktır. Yani danışanın en fayda göreceği yöntem ve teknikleri birçok seçenek arasından seçip ona göre müdahalelerde bulunmak en etkili ve sağlıklı yoldur. 


Kulağa oldukça mantıklı gelen bu yöntem sanıldığı kadar basit değildir. Bunun için psikoterapistin birçok kuramı yakından tanıması ve tekniklere hâkim olması gerekir. Yukarıdaki çekiç ve çivi örneğinden yola çıkarsak, terapistin alet çantasında yalnızca çekiç değil birden fazla alet olmalı ve terapist gerektiğinde o aletleri ustaca kullanabilme yetkinliğine sahip olmalıdır. 

Böyle bir yetkinlik bütüncül bir psikoterapi eğitim sürecinden geçmeyi gerektirir. Bu süreç boyunca terapist birçok kuramı tanır, mantığını anlar ve bunun doğrultusunda uygulanan tekniklerin hangi tür danışanlarda ve sorunlarda daha etkili olacağı konusunda bir anlayış geliştirir. Bütüncül psikoterapi bağlamında kişiye özel hangi kuram ve tekniğin etkili olacağını bildikten sonra terapiye başlamak son derece etkili sonuçlar doğurur. 


Uygulanacak yöntem ve tekniği belirlerken ki kilit nokta danışanı çok iyi tanımak ve çözümlemektir, ancak bu kolay bir iş değildir. Her insan aslında kendi içinde koskoca bir dünyadır; onun davranışları, duyguları, düşünceleri, çocukluk yaşantıları, bilinçdışı süreçleri, geçmiş yaşam olayları, değer yargıları, yetiştiği kültür, genetik mirası ve daha birçok etken danışanın bugüne gelmesinde rol oynamıştır. Dolayısıyla danışanın yakından tanımadan yapılan müdahaleler etkisiz olabilir, psikoterapi sürecini uzatabilir ve hatta danışana zarar verebilir. 


Bu sebeplerden dolayı, danışanlarda daha hızlı ve etkili sonuçlar sağlamak için bütüncül psikoterapi bağlamında hücum terapisi uygulanmaktadır. 


Hücum Terapisi 40 seanstan oluşmaktadır. Bu 40 seans günde 2 seans yapılarak 20 güne sığdırılır.

Hücum Terapisi üç aşamadan oluşur. 


Birinci aşamada daha çok danışan konuşup, terapist susar danışanın ailesi ve çevresindeki herkes üzerine konuşulur ve hayat hikayesi dinlenir.


İkinci aşmada danışanın susup Terapistin daha çok konuştuğu aşamadır. Hücum Terapisini hücum terapisi yapan aslında bu aşamadır. 

Yani terapist “ben ne biliyorsam danışanda aynısını bilsin, gizleyecek bir şey yok” der.

Bunu teorik dilden uzak kalarak danışanın anlayacağı sadelikte anlatarak yapar.


Bu aşamalara kadar gelen danışan artık insan denilen bu kaotik makinanın kullanma kılavuzuna sahip demektir. Artık iç görü fitili ateşlenmiştir. Danışan sorun olarak getirdiği davranışların kökenini ve nedenlerini artık kendisi yakalamakta ve nasıl başa çıkacağıyla ilgili stratejiler geliştirmektedir.


Üçüncü aşamada artık iş daha kolaylaşmıştır. Sıra birinci aşamada danışanın anlattıklarıyla ikinci aşamada terapistin anlattıklarını çakıştırmaya gelmiştir. Burada terapist çantasını açar ve bu çakıştırma işlemini danışanla yardımlaşarak yapar.


NOT: Problemin türüne ve büyüklüğüne göre uzayan aralıklarla seanslara devam edilmesi uygun olacaktır. 



Kürşat Şahin YILDIRIMER 

Uzman Sosyolog Terapist 

0532 603 30 06

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilinç Öncesi ve Bilinç Dışı Nedir

Davranış Kalıpları

Evlilikte cinsel yaşantımızı gölgeleyen sorunlar