Kayıtlar

Kasım, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tarih Boyunca Kadının Psikolojisi ve Toplumsal Rolü

KADIN PSİKOLOJİSİ 1-Birinci önermemiz, kadının biyolojisini göz önüne almadan onun için en uygun olanın tanımlanamayacağı gerçeği. 2- İkincisi, kültürel ve geleneksel aktarımların kadına biçtiği rollerin, günün verilerine göre yeniden tanımlanması gerektiği gerçeği. 3-Üçüncü önermemiz, modemizmin getirdiği sosyokültürel değerlere rağmen ruh sağlığımızdaki olumsuz gidişatın kadın psikolojisi üzerindeki sonuçlarını gözden geçirmek gerekliliği.Aynı zamanda kadının konforunun nerede olduğu konusunda beyin fırtınasını yapmak. 4- Dördüncüsü ise, kadına ikinci sınıf olmayı öneren erkek egemen kültüre karşı, kadın erkek savaşlarını teşvik eden feminizmin yanlışı yanlışla düzeltmeye çalıştığının kanıtlanması. "Ortalama erkek, ortalama kadından daha üstündür." düşüncesi Aristoteles'in teziydi. Aynı tez materyalizmin teorisyenlerin-den Nietzsche tarafından da savunuldu. "Peki, günümüze gelindiğinde bu durumun alternatifi nedir? İnsanı üstün kılan, cinsiyetinin yetenekleri...

Aşık olmak ya da olmamak

Aşk ya da aşık olma, her zaman daha sakin ve insanı olarak daha dengeli bir yaşantı olan sevmeden farklıdır. Çizer James Thurber’in bir karikatürü, gerçekleri görme aşamasını özetler. Orta yaşlı bir koca ile eşi şu sözlerle birbirlerine sorarlar: “İyi de kim aldı bu ilişkinin büyüsünü?” Doğrudur, aşk yansıtması sona erdiğinde gerçekliğin öteki yanı-ve insan iletişiminde son derece karanlık olasılıklar-galebe çalar. Bunu anlatabilirsek, insan sevgisine ulaşırız: Bu, tanrısal sevgiden daha az heyecan verici ama daha istikrarlıdır. PEKİ AŞK NEDİR NASIL GELİŞİR Bir insanın başka bir insana obsesyonu, ona takılması, ona ilgi duyması, onu düşünmesi, esnasına AŞK denilebilir.. Genel olarak; Bir insanın tekil olarak yaşaması korkutucu bir şey, sürü olarak yaşamak hem güvenli hemde birbirimize bakım verdiğimiz için hayatımızı kolaylaştırıcı. Bir de işin içinde üreme duygusu var. O libidinal enerji üreme duygusuyla beraber yaşamı birleştirdiğinizde bir sürü seçim yapacağınıza...Düşün...

Çocuklarda Şiddet Eğiliminin Nedenleri

Anne-babalar, saldırgan davranışların sonuçlarını, çocukların  anlayabileceği bir dille anlatmalı ve çocuğa kendini koruması ve haklarını savunması öğretilirken, başkalarına da zarar vermemesi gerektiği hatırlatılmalıdır.  Yıllardır yapılan araştırmalar, saldırgan örnekleri gören insanların saldırganlık davranışını taklit ettiğini göstermekte. Bu araştırmalara göz atmadan önce  herkes (yani neredeyse bütün insanlar), cinayet, kavga ve ateş etme görüntüleri izler. Ancak yine de TV’den uzaklaşma ya da sinema salonunu terk etme gibi davranışlarda bulunmayız. Saldırgan örnekleri kısa bir süre gözlemleyerek hemen şiddeti seven insanlara dönüşmeyiz. O zaman insanlar neden bazı durumlarda saldırganlığı taklit ederken bazı durumlarda böyle bir şey yapmaz? Bandura’nın (1973,1986) bu soruya cevabı vardır. Gözlemleyerek öğrenmenin ve bunu gerçekleştirmenin birbiriyle ilişkili dört aşaması vardır. Gözlemlenen saldırganlığın insanları saldırgan bir şekilde davranmaya itmes...

MÜKEMMELİYETÇİ ANNE - BABALARIN KAYGILI ÇOCUKLARI

Tüm anne-babalar en iyiyi yapmaya çalışıyorlar kuşkusuz. Fakat farkında olmadan ya da bilinçli tutumları bilmediğimiz durumlarda çocuk eğitiminde hatalar yapabiliyoruz.. MÜKEMMELİYETÇİ ANNE - BABALARIN KAYGILI ÇOCUKLARI Çocuğun dünyaya  gelmesiyle birlikte ailede farklı bir süreç başlar.Eşlerin birlikte oluşturduğu bir yaşam stili ve alışkanlıkları vardır.Aileye bir çocuğun katılmasıyla bu yaşam stilinin şekli biraz daha değişecek, anne ve babanın, daha çok annenin çocuklarına ayırdığı zaman artacaktır. Anne ve baba çocuk doğmadan önce kendilerini tanımış ve evlilikteki rollerini oturtmuş ise, çocuğun doğumundan sonra anne-babalık rollerini daha iyi benimseyebilecek ve yönetebilecektir. Kuşkusuz hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz, ama “herşeyin en iyisi olsun, benim çocuğum, herşeyi başarabilsin,hayatında  hiçbir şey aksamasın, eksik olmasın “ düşünceleriyle yola çıktığımız zaman da  çocuğumuzun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilemiş oluyoruz. ...

Yaşamın Anlamı

Yaşamın anlamı her insanın en azından bir döneminde kendine sorduğu bir sorudur… Bu sorunun cevabının çok farklı biçimlerde kişilere göre değişkenlik gösterdiğini farkediyoruz. Kendi içimizdeki anlam arayışı yaşam boyu sürüp gidiyor. Nedir bu hepimizin kendine sorduğu sorunun cevabı? Yaşamımızın bizim için anlamı nedir, ne olmalıdır? Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine bir göz atalım. Dünyaya geldiğimizden itibaren, yaşamda kalabilme çabamız birtakım ihtiyaçları da beraberinde getiriyor. Tecrübe kazandıkça, gelişip öğrendikçe temel ihtiyaçlardan daha üst seviyede ihtiyaçlara yönelmeye başlıyoruz. En altta fiziksel ihtiyaçlar; İkinci sırada güvenlik ihtiyacı ( fiziksel ihtiyacını karşılayan kişi, sonrasında geleceğini güvene alma ihtiyacı duyuyor, iş bulmak, sağlık sigortası yapmak, ev almak gibi...) Üçüncü sırada sevgi ihtiyacı; (büyümek gelişmek, yeni adımlar atabilmek, motive olabilmek sevginin desteğini gerektirir. Bebek annesinden, yetişkin eşinden, yakın ailesinden, ar...

Boşanma Ayrılma Kavga

65 yıldır hala evli bir çifte sorarlar: - Nasıl başardınız bunca yıl sevginizi diri tutup evli kalmaya?     Çift cevap verir: - yavrum, eskiden kırılan, bozulan şeyleri atmazdık..Tamir eder onarır tekrar kullanırdık demiş... Büyük Bir Olasılıkla, Uzlaştırılması en Sorunlu Karşıtlar Çifti Sevgi ile Güçtür. Modern dünyamız bu bölünme yüzünden paramparça olmuştur ve onları birleştirmeye yönelik çabada başarılardan çok başarısızlıklarla karşılaşır insan.      Bu öğelerin her ikisi birden olmadan insanca yaşamak mümkün değildir. Sevgi olmadan, güç kaba hale gelir; güç olmadan, sevgi tatsız ve zayıftır. Gene de iki insan yakınlaştığında genellikle yaşamlarında bir patlama olur. Kavga eden aşıklar ya da eşler arasındaki birbirini suçlamanın büyük kısmı, güç ile sevginin çatışmasını içerir. Her birine kendi hakkını vermek ve paradoksal gerilime katlanmak işlerin en soylusudur. Birini ötekini heba ederek kucaklamak çok kolaydır ama bu tek gerçek yanıt olan sen...

BİLİNÇDIŞI EGO BİLİNCİ

Jung, çaresiz bir durum içinde olmanın ya da çözümsüz bir çelişki içinde olmanın bireyleşme sürecinin klasik başlangıcı olduğunu söylemiştir.        Bunun çözümsüz bir durum olması kaçınılmazdır: Bilinçdışı, ego-bilinci köşeye sıkıştırmak İçin umarsız çatışma ister: Amaç, kişinin her yaptığının yanlış olduğunu ve alacağı her kararın yanlış olacağını fark etmesidir. Bunun anlamı, her zaman karar sorumluluğuna sahip olduğu yanılsamasıyla hareket eden egonun üstünlüğünün yıkılmasıdır.         Doğal olarak kişi “Anlaşıldı, öyleyse işi oluruna bırakıp hiçbir karar almayacağım, işi uzatıp içinden sıyrılacağım” derse, durum aynı derecede yanlış olur çünkü o zaman doğal olarak hiçbir şey meydana gelmez. Ama kişi bütün kişiliğiyle acı çekecek denli etik ise o zaman genellikle...benlik kendini gösterir. Kürşat Şahin YILDIRIMER Uzman Sosyolog Terapist 0532 603 30 06

DUYGULAR VE ARZULAR

Duyguların ve arzuların dile getirilmesi süreci, psikanalitik süreçte bir başka temel değişim düzeneğidir. Evrim süreci yoluyla canlı türlerine yerleştirilmiş olan ve türlerin varlıklarını sürdürmelerinde uyum sağlayıcı bir rol oynayan duygular, çevresiyle etkileşim halindeki kişiye dair biyolojik temelli birer bilgi türüdür. Sağlıklı olan işleyiş, duygulanımına dair olan bilgileri yüksek düzey bilişsel işlenlemeyle birleştirip yaşamsal temelli olan ihtiyaç üzerinden, ancak bu ihtiyaca mahkum olmayan bir şekilde hareket etmektir. Duygular, yaşantılandıkları ve ifade edildiklerinde, kişiyi uyum sağlayıcı davranışa yönlendirebilecek arzularla ilişkilidir. Örneğin öfkeyi uygun bir bağlamda deneyimlemekte zorluk yaşayan bir kişi, saldırganlığını uygun bir şekilde dışa vuracak ya da kendini savunacak şekilde davranmasına yardımcı olacak bilgiden yoksun kalmış olabilir. Üzüntü duygusunu yaşantılamakta zorlanan bir kişi, başkalarından onu doyurmalarını (hem fiziksel hem de duygusal ola...

Psikoterapi Nedir, Ne değildir

İş yaşamı, günlük yaşam aktivitelerimizde daha mutlu ve başarılı olmamızı sağlamak için doğru adımlar nelerdir.. Neler yapılmalı!.. Nasıl bir destek alınmalı? Kişinin psikoterapiye olumlu veya olumsuz bakış açısını, önceki yaşantıları, bu konudaki bilgi yeterliliği  ve kendi sorununa bakış açısı belirliyor. • Terapist dostunuz, arkadaşınız değildir. Terapiste sohbet etmek için gidilmez, terapist bizi dinleyip onaylayan veya öğüt veren kişi değildir. Bilimsel çerçevede bizim olaylara bakış açımızı değerlendirip, kendimizi tanıma sürecimize katkı sağlayan, sorunlarımızın çözümü için bize yöntem öğreten, sorunlarımızı çözmemiz için güçlenmemizi sağlayan kişidir. • Terapiste gitmek utanılacak bir durum veya zayıflık değildir. Terapiste gitmek zayıflık, acizlik göstergesi değildir. Genellikle; diğer insanların düşüncelerini fazlaca önemseyen, ailesi de bu şekilde düşünen   kişilerde bu düşünce daha fazla hakimdir. Terapiste giden kişi  gerektiğinde d...

Duygusal Zekadaki Değişiklikler, Hangi Risklere Neden Oluyor?

Duygusal Zekadaki Değişiklikler, Hangi Risklere Neden Oluyor? Duygusal zekadaki eksiklikler,depresyon, yeme bozuklukları, uyuşturucu bağımlılığına kadar uzanan riskleri arttırmaktadır... Zeka “zihnin öğrenme , öğrenilenden yararlanabilme , yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği “ olarak tanımlanmaktadır.Bu tanıma göre , zeki insan öğrendiğini değerlendiren , yeni durumlara yeni çözümler getirebilen kişidir. Bebeğin beyin hücreleri, daha döllenmeyi izleyen  üçüncü haftadan itibaren gelişmeye başlamaktadır.Beynin fiziksel yapısının gelişiminin büyük bölümü bu dönemde başlamaktadır.Nöronların birçoğu beynin belli bölgelerine göç ederek gelecekte çocuğun reflekslerini ,iradi beden hareketlerini , dil ve düşünmeyi, algılamayı yönetecek alt sistemleri oluşturmaktadır.Yapılan araştırmalar, bebeklerin üç aydan itibaren öğrenmeye ve öğrendiklerini hafızada tutmaya başladıklarını gösteriyor.  Önceki yıllarda zeka ile ilgili daha çok bilişse...

Alzheimer Tedavisi Nedir

Alzheimer bir yaşlılık hastalığıdır ve bireyin 80 yaşından sonra Alzheimer olma ihtimali %50dir. Türkiye’deki ortalama yaşam süresi henüz bu nispette olmadığı için, Alzheimer ülke gündemini yeterince işgal etmiyor. Ama yine de, geçmiş dönemde bunama denilerek geçiştirilen duruma şimdi bir teşhis konuluyor ve bu konuda bir farkındalık gelişiyor olması çok güzel. Her unutkanlık Alzheimer değildir. Örneğin, normalin biraz üzerinde seyreden gün içindeki unutkanlıklar çoğu zaman MCI (Mild Cognitive Imppairment ) olarak adlandırılan hastalık kapsamında kapsamında değerlendirilir. MCI bir demans/ bunama türü değildir. Demans bilişel yıkımla birlikte seyreden progressive/ilerleyen bir süreçtir. Her geçen gün vaziyet daha da içinden çıkılmaz bir hal alır. Hesap yapma, yön bulma, tanıma yeteneğindeki tahribat gün be gün artar. En sık görülen demans türü de “Alzeheimer”dır. İkinci en sık görülen demans türü ise, damar tıkanmasına bağlı gelişen demanstır. Örneğin, şeker hastası ve yüksek ta...